Taşınmazda Aile Konutu Şerhi Bulunmaması, Eşlerden Birinin Tek Başına Tahliye Taahhütnamesi Vermesini Geçerli Hale Getirmez.
- Ödül Hancı
- 24 Eyl 2024
- 3 dakikada okunur

Davacı kadın vekili müvekkilinin eşi olan davalı....... ve üç çocukları ile birlikte 15.09.2020 tarihinden itibaren kiraya veren........ ait evde davalı eş ile ev sahibinin imzaladığı kira sözleşmesi ile oturduklarını, davalı eşin kendisinin bilgisi ve rızası olmadan aile konutuna ilişkin tahliye taahhütnamesini tek başına imzaladığını, bunu öğrendikten sonra müvekkilinin ev sahibine ihtarname göndererek konutun aile konutu olduğunu bildirdiğini buna rağmen ev sahibinin tahliye taahhütnamesine dayanarak icra yoluna başvurduğunu belirterek dava konusu edilen konutun aile konutu olduğunun tespitini talep etmiştir. 4721 sayılı TMK’da aile konutuna özel bir koruma getirilmiştir. Aile hayatı için bu denli öneme sahip olan aile konutunu, mülkiyet hakkına sahip olan eşin diğer eşin rızası olmadan devretmesi veya bir hakla sınırlandırması; kira sözleşmesi ile sağlanmış bir aile konutu söz konusuysa, sözleşmenin tarafı olan eşin diğer eşin rızası olmadan bu sözleşmeyi feshetmesi, ailenin mutluluğu ve geleceğine önemli ölçüde zarar verir. Bu sebeple aile konutu ile ilgili olarak özel koruma hükümleri getirilmiş, aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin tasarrufları diğer eşin rızasına bağlanmış veya evliliğin ölüm sebebiyle son bulması halinde diğer eşe kanunî alım (iştira) hakkı veya intifa hakkı tanınmıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu,2011/2-447 Esas - 2011/556 Karar) 4721 sayılı TMK’nın “Eşlerin hukuki işlemleri” başlıklı 193. maddesi "Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilir.” şeklindedir. Aynı Kanun'un 194. maddesinin 1. fıkrasında ise “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Anılan maddenin gerekçesine göre aile konutu; eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı anılarla dolu bir alan olarak tanımlanmıştır.TMK’nın 193. maddesi dikkate alındığında kural olarak eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlem yapma serbestîsi kabul edilmişken, aynı Kanun’un 194. maddesi ile bu kurala istisna getirilmiş ve aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması esası kabul edilmiştir. Bu düzenleme ile malik olmayan eşe, aile konutu ile ilgili tapu kütüğüne şerh verilmesini isteme hakkı tanınmış, eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü“aile birliğinin’’ korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa dahi aile konutuna ilişkin olarak; eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutuyla ilgili kira sözleşmesini feshedemeyecek, aile konutunu devredemeyecek ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacaktır. Malik olmayan eşin rızasının varlığını ispat yükü ise aile konutu ile ilgili tasarrufta bulunana aittir. TMK’nın 194. maddesinde öngörülen sınırlandırma, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulduğu için değil, konut aile konutu vasfı taşıdığı için getirilmiştir. Bu sebeple taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Nitekim aile konutu şerhi kurucu değil açıklayıcı niteliktedir. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, emredici niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da bu vasıf ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir.( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/2-2809 Esas - 2021/367 Karar)Somut dosyada açık rızanın varlığını ispat yükünün aile konutu ile ilgili tasarrufta bulunan eşe ait olduğu, TMK’nın 194. maddesinde öngörülen sınırlandırmanın, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulduğu için değil, konut aile konutu vasfı taşıdığı için getirildiği, bu sebeple taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa bile o konutun aile konutu özelliğini taşıdığı, aile konutu şerhinin kurucu değil açıklayıcı nitelikte olduğu, anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırmanın, emredici nitelikte olup dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da bu vasfın ortadan kaldırılamayacağı ve açık rızanın ancak “belirli olan” bir işlem için verilebileceği, diğer eşin açık rızası bulunmaksızın verilen tahliye taahhüdünün de bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiği ilkeleri iledinlenen tanık beyanlarından , davacıve davalı eşin adres kayıtlarından kiralanan konutun davacı ve eşi tarafından aile konutu olarak kullanıldığına herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, davacının bu hususta kiraya verene icra takibi başlatılmadan önce ihbarda bulunmuş olması ve davacının dava açmakta haklı olup hukuki yararının bulunduğu anlaşılmakla dava konusu taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine dair aşağıda yazılı şekildi hüküm kurulmuştur.
Comentarios