top of page
  • Ödül Hancı

Güveni Kötüye Kullanma Suçu

( Tarafların Arasındaki Elbise Kiralama Sözleşmesinden Kaynaklı Anlaşmazlık Nedeniyle Elbisenin Süresi İçerisinde Geri Teslim Edilmemesi, Hukuki Bir İhtilaf Olup Güveni Kötüye Kullanma Suçunu Oluşturmaz. )



Trabzon 3. Asliye Ceza Mahkemesi 23/11/2023 Tarih 2023/325 E.- 2023/687 K.


Sanık ..........'ın katılan ........'a yönelik güveni kötüye kullanma suçundan açılan kamu davasında; sanık savunmaları, katılan beyanı, Whattsapp yazışmaları, banka dekontu ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;

“Güveni kötüye kullanma” suçu 5237 sayılı TCY.nın 155.maddesinde;

“(1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkâr eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur” şeklinde düzenlemiş, maddenin gerekçesinde de; “Bu suçla mülkiyetin korunması amaçlanmaktadır. Ancak, söz konusu suçun oluşabilmesi için eşya üzerinde mülkiyet hakkına sahip olan kişi ile lehine zilyetlik tesis edilen kişi (fail) arasında bir sözleşme ilişkisi mevcuttur. Bu ilişkinin gereği olarak taraflar arasında mevcut olan güvenin korunması gerekmektedir. Bu mülahazalarla, eşya üzerinde mevcut sözleşme ilişkisiyle bağdaşmayan kasıtlı tasarruflar, cezai yaptırım altına alınmıştır... Suçun konusunu oluşturan mal üzerinde belirli bir şekilde kullanmak üzere fail lehine zilyetlik tesisi gerekir. Bu nedenle, güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için hukuken geçerli bir sözleşme ilişkisinin varlığı gereklidir” açıklaması yapılmıştır.

Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere yasa koyucu tarafından mülkiyetin korunması amacıyla getirilen güveni kötüye kullanma suçu, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan taşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunulması veya bu devir olgusunun inkâr edilmesiyle oluşmaktadır.

TCK.nın 155.maddesinde sözü edilen zilyetlik kavramı 4721 sayılı Medeni Yasamızın 973.maddesinde; “Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” şeklinde açıklanmış, asli ve fer'î zilyetlik ise Yasanın 974.maddesinde; “Zilyet, bir sınırlı aynî hak veya bir kişisel hakkın kurulmasını ya da kullanılmasını sağlamak için şeyi başkasına teslim ederse, bunların ikisi de zilyet olur.

Bir şeyde malik sıfatıyla zilyet olan aslî zilyet, diğeri fer'î zilyettir” biçiminde tanımlanmıştır.

Güveni kötüye kullanma suçunda malın teslimi, belirli biçimde kullanılmak için hukuka ve yöntemine uygun, aldatılmamış özgür bir iradeye dayanılarak tesis edilmektedir. Söz konusu suçun oluşabilmesi için eşya üzerinde mülkiyet hakkına sahip olan kişi ile lehine zilyetlik tesis edilen fail arasında bir sözleşme ilişkisi mevcut olmalı ve bu hukuki ilişkinin gereği olarak taraflar arasında oluşan güvenin korunması gerekmektedir. Bu amaçla, eşya üzerinde mevcut sözleşme ilişkisiyle bağdaşmayan kasıtlı tasarruflar ve devir olgusunu inkâr yasa koyucu tarafından cezai yaptırım altına alınmıştır. Eğer mülkiyet hakkına sahip olan kişi ile lehine zilyetlik tesis edilen fail arasında hukuken geçerli bir sözleşme ilişkisi yoksa usulüne uygun bir teslim olmayacağı için güveni kötüye kullanma suçu da oluşmayacaktır. Zira, hukuksal anlamda geçerli bir sözleşmeden söz edilebilmesi için tarafların iradelerinin aldatılmamış olması gerekmektedir.

Sanığın elbiseyi süresinde müştekiye iade etmemesi şeklindeki eyleminin dosyadaki yazışmalar, beyanlar ve tüm dosya kapsamınca, hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu, Yargıtay 15.Ceza Dairesi 2017/32801 esas, 2020/12226 karar sayılı ilamında özetle; "Katılanın sanığa ait iş yerinden Samsung S8500 marka cep telefonu satın aldığı, telefonundaki çeşitli arızalar nedeniyle telefonun sürekli servise gitmesine rağmen arızanın giderilmemesi üzerine katılanın Çankaya Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurduğu ve 19/06/2012 tarihli karar ile 900 TL nin katılana ödenmesine, cep telefonunun da satıcıya iadesine karar verildiği, katılanın cep telefonunu sanığın sahibi olduğu iş yerine teslim ederek buna ilişkin 13/03/2012 tarihli bir yazıda aldığı, katılanın 900TL'nin ödenmemesi üzerine başlattığı icra takibine sanığın cep telefonunun tarafına teslim edilmediği iddiasıyla itirazda bulunduğu, sanığın bu şekilde üzerine atılı suçu işlediği iddia olunan somut olayda; sanığın üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı, taraflar arasındaki ihtilafın hukuki nitelikte olduğu gerekçesine dayanan beraat hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir." şeklinde belirttiği, Yargıtay 15.Ceza Dairesi 2017/17456 esas, 2019/7524 karar sayılı ilamında özetle; Sanık ......'nin Deba Şirketinin ortağı olduğu ve diğer sanık .........'in de şirket çalışanı olduğu, katılan 3K Mobilya şirketi adına işletmecilik görevini üstlendikleri, sanıkların katılan şirket adına toplam 37.050 TL satış yaptıkları, ancak tahsil ettikleri parayı sözleşme gereğince katılan hesabına aktarmadıkları, böylece güveni kötüye kullanma suçunu işledikleri iddia edilen olayda, sanıkların savunması, katılan beyanı ve dosya kapsamına göre, söz konusu alacağa ilişkin Ankara 6. Tüketici Mahkemesinde hukuki ihtilafın çözüm sürecinin devam ettiği, salt olarak sanıkların güveni kötüye kullandıklarına ilişkin kasıtları olduğu hususunun şüphede kaldığı, katılan firma ile sanıklara ait firma arasında yapılan sözleşmenin iş akdi niteliğinde bir hizmet sözleşmesi olmadığı ve sözleşme içeriğinde, yapılacak tespitler neticesinde eksiklik tespit edildiği takdirde sanıklara ait firmadan alınan teminatların devreye sokularak söz konusu zararın tazmin edileceğine dair hükümlerin mevcut olduğu, bu nedenle sözleşmeye aykırılık niteliğinde olup güveni kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluşmadığı gerekçelerine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir." şeklinde emsal kararlara yer verildiği, sanığın süresinde iade etmemesinin sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği, bu hususun hukuk mahkemelerinde çözümünün gerektiği, sanığın hapis hakkının bulunup bulunmadığı hususunun da hukuk mahkemesinde yapılacak yargılamada ortaya çıkacağı, TCK'nın 155/1.maddesinde yer alan suçun unsurlarından olan devir olgusunu da sanığın inkar etmediği nazara alınarak Yargıtay emsal kararları, tüm dosya kapsamınca her ne kadar sanık .........'ın katılan ..........'a yönelik olarak hakkında 5237 Sayılı TCK'nın 155/1 maddesi uyarınca "güveni kötüye kullanma" suçundan cezalandırılması talebi ile kamu davası açılmış ise de; 5271 sayılı CMK'nın 223/2-e maddesi gereğince yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve vicdani kanaate uygun delil elde edilemediği anlaşıldığından müsnet suçtan sanığın beraatine karar verilerek sonuçla, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak, bağımsız ve tarafsız vicdani kanaat ile oluşturulan hüküm, aşağıdaki şekilde tesis edilmiştir.

 

11 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page